top of page

Hakim Şirketin Hakimiyet Raporu

  • ACT Avukatlık Ortaklığı
  • 31 Oca 2021
  • 10 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 17 Mar 2022


Öz

Türk Ticaret Kanunu’nun 198. Maddesinin 4. Fıkrası ile “Bilgi Alma Hakkı” doğrultusunda, Hakim Şirket’in her bir Yönetim Kurulu üyesine hakimiyet raporu düzenlenmesini isteme yetkisi tanınmıştır. Bu kapsamda, bağlı şirketin bağlılık raporundan farklılaşan hakimiyet raporunun ne zaman ve hangi şartlar altında istenebileceğinin, gerek bağlı gerekse de hakim şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarına nasıl bir etkisinin olacağının incelenmesi gerekmektedir. Bunun yanı sıra, işbu makale ile söz konusu hakimiyet raporunun şartları ve hukuki niteliğinin yanı sıra uygulamada nasıl yer aldığı incelenecektir.


Abstract

Regarding to the “Right to Demand Information”, each member of the board of director has been authorized to request “Controlling Report” by the Article 198 paragraph 4th of Turkish Commercial Code. According to this article, it’s necessary to examine how and under what conditions this controlling report that differ from affliation report can be asked and what will be the effect on liability of the board of directors of both the Controlling and Affiliated Companies. Also, in this article the terms and legal characteristics of the controlling report will be studied as well as how it is being practised.


Giriş

Türk Ticaret Kanunu’nun Şirket Topluluğu üst başlıklı hükümlerinin arasında yer alan Bağlı ve Hâkim Şirketlerin raporları alt başlıklı 199. Maddesinin, Alman Paylı Ortaklıklar Kanunu’nun (AktG)- 312. Maddesinin çevirisi niteliğinde olduğu bilinse de işbu makaleye konu hakimiyet raporunun düzenlendiği 199. Maddenin 4. Fıkrası söz konusu mehaz kanunda yer almamaktadır.

İleride de değinileceği üzere, yasa koyucu tarafından ilgili 1. Fıkra ile getirilen zorunluluğun tersten yorumu ile yönetim kuruluna hâkimiyet raporu talep etme yetkisi tanınmıştır. İlgili talep yönünden bir karar alınmasına dahi gerek bulunmamakta olup yazılı bir talep yeterlidir. (1) Söz konusu bağlı şirketlerin dolayısıyla da hâkim şirketin yönetimi nedeniyle sorumluluk altında bulunan kurul üyelerine böyle bir hakkın tanınması her hak bir sorumluluk ve her sorumluluk da bir hak getirir ilkesinin sonucudur.

Bu doğrultuda, ilgili kanun maddesinin bağlılık raporu ile karşılaştırmalı olarak incelenmesinde hâkimiyet raporunun niteliğinin anlaşılması açısından fayda olduğu düşüncesi ile hâkimiyet raporunun hukuki niteliği karşılaştırmalı olarak işbu makalede irdelenecektir.

Bağlılık Raporu Ve Hakimiyet Raporu İlişkisi

Öncelikle belirtmek gerekir ki bağlılık raporunda, özellikle hakim ve diğer bağlı şirketlerle arasındaki ilişkilerin bağlı şirket açısından yarar veya kayıp olarak sonuçları, doğru ve dürüst hesap vermek ilkelerine göre açıklanacaktır. (2) aynı madde altında (TTK 199) getirilen düzenlemenin birinci fıkrasında yer alan bağlılık raporunun düzenlenmesi bir zaruriyet olup söz konusu raporun her faaliyet yılının ilk 3 ayı içerisinde düzenleneceği belirtilmişse de hâkimiyet raporunun talebe bağlı olduğu anlaşılmakla,istek yoksa raporun düzenlenmesi zorunlu değildir.(3) zamansal bir tahdide maruz bırakılmadığı da görülmektedir. Bu noktada söz konusu bağlılık raporuna ilişkin getirilen sürenin de Türk Ticaret Kanunu’nun 409. Maddesi “ Olağan toplantı her faaliyet dönemi sonundan itibaren üç ay içinde yapılır” hükmüyle paralel şekilde düzenlendiği açıktır. Fakat söz konusu süre Şirketlerin Yıllık Faaliyet Raporunun Asgari İçeriğinin Belirlenmesi Hakkında Yönetmelik’in 16. Maddesiyle getirilen “Yıllık faaliyet raporu ilgili olduğu hesap döneminin bitimini izleyen iki ay içinde hazırlanır” hükmü ile iki aya indirilmiştir. (4)

Her ne kadar bağlılık raporunda, bağlı şirketlerin finansal ve malvarlığıyla ilgili durumlarının ve üç aylık hesap sonuçlarının hâkim şirkete verilmesi gerektiği belirtilmemişse de bu hususun maddenin hükmünden anlaşılıyor olması nedeniyle yasa koyucu tarafından bu hususun belirtilmemiş olmasının yönetim kurulunun bu bilgileri vermekten imtina edebileceği şeklinde yorumlanması mümkün değildir. Bir önceki yıla ait tüm hukuki işlemlerin bu hususları da kapsayacağının kabulü gerekmekte olup hâkimiyet raporuna ilişkin üç aylık hesap sonuçlarının istenebileceğinin belirtilmesinin nedeni “bir önceki ve bir sonraki bağlılık raporu arasında geçecek süreçte” hukuka aykırı eylemler nedeniyle uğranılan maddi zararların ve bu zararlar sonucunda oluşan finansal durumun tespitinin ivedilikle yönetim kuruluna bildirilmesinin sağlanmasıdır.

Bu noktada belirtmek gerekir ki Nilsson tarafından şirket açısından ticari sır niteliğini haiz bilgiler olabileceği ve bu bilgilerin pay sahiplerine açıklanmayacağı belirtilmiş; ilgili hüküm dar yorumlanarak yalnızca “hukuki işlemin yapıldığı veya önlemin alındığı veya alınmasından kaçınıldığı anda kendilerince bilinen hal ve şartlara göre, herbir hukuki işlemde uygun bir karşı edim sağlanıp sağlanmadığı ve alınan veya alınmasından kaçınılan önlemin şirketi zarara(kayba) uğratıp uğratmadığı” konusundaki değerlendirmesiyle sınırlı olacağı belirtilmiştir.(5) Nilsson tarafından Alt Komisyon görüşmeleri bu görüşe dayanak olarak gösterilmiş; alt komisyondaki görüşmede bu husus aleniyet kavramı üzerinden tartışılmıştır. Sonucun paysahiplerine açıklanmasının zaten gizliliği ortadan kaldıracağı belirtilerek resmin bütünü ile rakip topluluklara gösterilmesinde bir yarar bulunmadığı (6) tespit olunmuştur.

Ancak, hâkim şirkete tanınan “finansal ve malvarlığıyla ilgili durumlar ve üç aylık hesap sonuçlarının” talebi yetkisinin, her üç ayda bir kullanılarak senelik bütünselliğe kavuşulabileceği ve hukuka aykırı ve/veya muvazalı eylemlerin hakim şirket tarafından ancak ilgili finansal tabloların ve verilerin yorumuyla anlaşılabileceği dikkate alındığında gerek alt komisyona gerekse de Nilsson’a katılmak mümkün değildir. Keza kanunun bu düzenlemesinin amacı, hakim şirketin yönetim kurulu üyelerine, konsolide bir finansal ve malvarlıksal resim vererek onlara denetim ve gözetim yapma, gereğinde önlem alma, fikir edinme olanağını sağlamaktır. (7) Yine, Nilsson tarafından da belirtildiği üzere Alman doktrininde tartışmalı olup pay sahibinin pasif bilgi alma hakkının engelleneceği de ortadadır. “Yıllık faaliyet raporunda hakimiyet raporunun sonuç kısmına yer verilse bile pay sahibinin bağlı şirketler hakkında istediği bilgiye ulaşamaması olasılığı bulunmaktadır.” (8)

Nilsson tarafından maddede adı geçen zararın 202. madde anlamında kayıp olduğu belirtilmiştir. (9) 199. Maddenin 3. Fıkrası uyarınca bağlı şirket Yönetim Kurulu, “hukuki işlemin yapıldığı veya önlemin alındığı veya alınmasından kaçınıldığı anda kendilerince bilinen hâl ve şartlara göre, her bir hukuki işlemde uygun bir karşı edim sağlanıp sağlanmadığını ve alınan veya alınmasından kaçınılan önlemin şirketi zarara uğratıp uğratmadığını açıklar. Şirket zarara uğramışsa, yönetim kurulu ayrıca zararın denkleştirilip denkleştirilmediğini de belirtir. Bu açıklama sadece yıllık faaliyet raporunda yer alır.” Bu doğrultuda sistematik yorum yöntemiyle bu maddenin hâkimiyet raporuna da uygulanması gerekmektedir.

Bununla birlikte bağlılık raporunda bağlı şirket yönetim kurulundan; şirketin geçmiş faaliyet yılında hâkim şirketle, hâkim şirkete bağlı bir şirketle, hâkim şirketin yönlendirmesiyle onun ya da ona bağlı bir şirketin yararına yaptığı tüm hukuki işlemlerin açıklanması istenilmekte geçmiş faaliyet yılında hâkim şirketin ya da ona bağlı bir şirketin yararına alınan veya alınmasından kaçınılan tüm diğer önlemlerin söz konusu raporda belirtilmiş olması gerekmektedir. Fakat hakimiyet raporunda daha geniş ilişkiler ve ilişkiler ağı öngörülmüştür. Şöyle ki ilgili madde uyarınca hâkim şirketin bağlı şirketlerle, bağlı şirketlerin birbirleriyle, hâkim ve bağlı şirketlerin pay sahipleri ve bunların yakınlarıyla ilişkileri; yaptıkları işlemler ve bunların sonuç ve etkileri hakkında rapor istenebileceği vurgulanmıştır.

Her ne kadar her bir bağlılık raporunda her bir bağlı şirketin hâkim şirketle olan ilişkileri Yönetim Kurulu tarafından ayrı ayrı denetlenebilecekse de tek bir rapor altında hâkim şirketin bağlı şirketlerle olan ilişkilerinin göz önüne serilmesi yönetim kurulu açısından grup finansal durumunun bütününü görmeyi sağlayacaktır.

Bunun yanı sıra, bağlılık raporunda ilgili bağlı kuruluşlar ve pay sahipleri arasında gerçekleştirilen hukuki işlemlerin raporda mündemiç olması gerektiği vurgulanmışsa da hukuki işlem kavramı hâkimiyet raporunu düzenleyen 4. Fıkrada kendine yer bulamamış yalnızca ilişkiler denmekle yetinilmiştir. Bunun yegane sebebi ise yukarıda da belirtildiği üzere ilişkiler ağının geniş tutularak gerek hâkim gerekse bağlı şirket pay sahipleri ve bu pay sahiplerinin yakınları arasında gerçekleşen muvazaalı, hukuka aykırı sair işlemlerin de hükmün içerisine alınarak hâkim şirket yönetim kurulu üyelerinin kontrol mekanizmasının güçlendirilmesi ve bu hukuka aykırı eylemler nedeniyle sorumlu olmamalarını sağlamaları gayesidir.

Bununla birlikte, bağlılık raporunda ilgili hukuki işlemlerde yer alan edim ve karşı edimlerin belirtilmesi gerektiği belirlenmiş olup önlemlerde önlemin sebebi şirket yönünden yarar ve zararların belirtilmesi gerektiği kararlaştırılmıştır. Bu noktada önlem kavramı ile bağlı şirketin malvarlığı veya karı üzerinde etkileri olabilecek, hukuki işlem niteliğini haiz olmayan her türlü iş veya kaçınma kastedilmektedir. (10)

Ayrıca, ilgili hakimiyet raporunun düzenlenmesinden TTK 199/4. Madde ile hakim şirket yönetim kurulu başkanı sorumlu tutulmuşken bağlılık raporunda bu husus tüm bağlı şirket yönetim kuruluna aittir.

Bunun dışında, hâkim şirket yönetim kuruluna hâkimiyet raporunun hazırlatılmasının akabinde yönetim kuruluna sunulmasını ve bu raporun sonuç kısmına yıllık rapor ile denetleme raporunda yer verilmesini isteme hakkı tanındığı halde bu hak bağlılık raporunun düzenlendiği 199. Maddenin 1. Fıkrasında yer almamaktadır. Bu hususun yegane sebebi UFRS-UMS 27 kapsamında söz konusu Konsolide Mali Tablolar ile Bağlı Ortaklıklar Muhasebesel Kayıtlarına bahsi geçen yıllık rapor ile denetleme raporunda zaten yer verilmesi gerektiğinin zorunluluk olarak belirlenmiş olmasıdır.

Söz konusu 4. Fıkrada, bağlı şirketlerin ancak ve ancak yoruma yer bırakmayacak düzeyde haklı bir sebebin varlığı halinde söz konusu istemi reddedebileceği belirtilmiş olup bağlı şirketin gerekli ve ilgili tüm belge ve bilgileri hâkim şirketin bu işle görevlendirilen uzmanlarına vermekle mükellef oldukları belirtilmiştir. Bağlı şirket yönünden söz konusu raporun düzenlenmesinin bir zaruriyet olması nedeniyle bir haklı sebep öngörülmemiş olup söz konusu raporda yer alması gereken bilgi ve belgelerin belirtilmemiş olması doğrudan yönetim kurulunun sorumluluğunu doğuracaktır.

Nilsson tarafından, istenen bilgilerin hükmün amacı dışında, mesela bir haberde, davada, diğer raporda, bir kitapta kullanılacak olmasının, rakibe, potansiyel rakibe veya yabancılara verilme tehlikesi taşımasının, bilgi ve belge temini talebinin reddedilmesi için haklı sebep oluşturacağı belirtilmiştir. (11)

Bu hususta son olarak, hakim şirket yönetim kurulu üyesinin söz konusu hakimiyet raporu talebinin bir üçüncü kişi lehine istenmiş olması halinde ise bunun sonuçlarından sorumlu olacağı regüle edilmiş; Nilsson tarafından söz konusu davranışın TTK’nın 369. Maddesi kapsamında özen ve bağlılık yükümlülüğüne aykırılık olacağı vurgulanmıştır.

Hakimiyet ve Bağlı Şirket Raporunun Uygulamadaki Karşılığı ve Karşılaşılabilecek Problemler


Bağlılık ve Hâkimiyet Raporunun İçeriği

Bağlılık raporunda öncelikle hâkim şirket hakkında genel bilgilere yer verilmekte olup akabinde şirketin yönetim organizasyonu ve şirkete bağlı bulunan şirketlerden bahis açılmakta sonrasında gerçekleştirilen hukuki işlemler sırasıyla sayılmaktadır. Hakim şirketin ve hakim şirkete bağlı şirketlerin bulunduğu sektöre göre alt kırılımlar değişmekte olup genel itibariyle bu alt kırılımlar; ürün alım satımı, hizmet alım satımı, kira alım satımı, varsa komisyon ödemesi, kur farkı işlemleri, ödünç para ve grup içi borçlanmalara ilişkin faiz ödemeleri, gayri maddi hak ve varlık alımları başlığı altında irdelenmektedir.

Son olarak şirketin yararına alınan ya da alınmasından kaçınılan bir önlemin var olup olmadığı irdelense de bu husus bir menfi tespit niteliğinde olup şirketin raporlama anındaki statik durumu üzerinde bir etkisinin de olmaması nedenleriyle genelde “böyle bir önlem bulunmamaktadır” şeklinde yanıtlanmaktadır. Bu kapsamda, yukarıda yapılan açıklamalara istinaden hâkimiyet raporunun da bu hususları içermesi gerekmektedir.


Hakimiyet raporunun ne zamana kadar yönetim kuruluna sunulması gerektiğine ilişkin getirilmiş bir tahdidi sınırın bulunmaması

Her ne kadar TTK’nın 199. Maddesinin birinci fıkrası ile ilgili bağlılık raporunun her faaliyet yılının en geç ilk 3 ayı içerisinde sunulması gerektiği belirtilmiştir. Bağımsız denetim raporlarının Genel Kurullara sunulmasına ilişkin tahdidi sürenin bağımlılık raporuna da kıyasen uygulanacağı kabul edildiğinde 21 Temmuz 2017 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Bağımsız Denetim Yönetmeliği’nde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 19’uncu maddesi uyarınca ilgili raporun genel kurul toplantısından en az 20 gün önce ve her durumda TTK’da belirtilen olağan genel kurul toplantıları için öngörülen azami sürenin sonuna kadar yönetim kuruluna teslim edilmiş olması gerekecektir.

Fakat 199. Maddenin 4. Fıkrasında hakimiyet raporu talebinin vuku bulması halinde söz konusu raporun ne zamana kadar düzenleneceği hususunda bir sınırlama getirilmemiştir. Bu noktada, evveliyetle vurgulamak gerekir ki 199. Maddenin birinci fıkrasında getirilen sınırlamanın söz konusu maddeye kıyas yoluyla uygulanması mümkün değildir. Şöyle ki, hâkim şirket yönetim kurulunda bağlı şirketlerce hukuka aykırı işlemlerin gerçekleştiği intibasının oluşması sebebiyle böyle bir talepte bulundukları halde söz konusu hukuka aykırı işlemlerin ivedilikle sona erdirilmesi ve hâkim şirketin zarar görmesinin önüne geçilmesi adına bu süre olabildiğince kısa tutulmalıdır.

Bu kapsamda, 199. Maddenin 4. Fıkrasında her ne kadar bağlı şirket yönetim kurulunun söz konusu bilgim ve belgelerin verilmesine dair talebi reddetmesine ilişkin bir düzenleme getirdiği görülse de talebi reddetmeyen bağlı şirket yönetim kurulunun pasif bir hareketle zımni reddi söz konusu olabilecektir; bu doğrultuda da ilgili madde uyarınca söz konusu talebin ilgili bağlı şirket yönetim kuruluna iletildiği andan itibaren en geç bir sonraki çeyrek sonuna kadar bağlı şirketlerin finansal ve malvarlığıyla ilgili durumları ile üç aylık hesap sonuçlarına dair rapora esas olabilecek bilgileri hakim şirket yönetimi tarafından görevlendirilen uzmanlara vermesi gerekmektedir. Keza bu bilgilerin verildiği andan itibaren hâkim şirket yönetim kurulu başkanınca halin gerektirdiği en kısa sürede ilgili raporun hazırlanarak yönetim kuruluna sunulması gerekmektedir.

Hâkimiyet raporu isteminde bulunan yönetim kurulu üyesinin, bunu bir üçüncü kişinin yararına yaptığının ispatında yaşanacak zorluk ve bu hususa ilişkin sorumluluğun niteliğinin ve sınırlarının ne olacağı sorunu

Esasen belirtmek gerekir ki söz konusu hakim şirket yönetim kurulu üyesinin salt böyle bir talepte bulunarak gerek hakim şirketi gerekse de bağlı şirketi meşgul ettiği varsayımıyla bu madde kapsamında sorumlu tutulması mümkün değildir. Ancak bu hakkın suiistimal edilmesine de izin verilmemesi gerektiği açıktır. Unutmamak gerekir ki, TTK madde 392 uyarınca yönetim kurulu üyesinin bir hususta bilgi sahibi olmaması veya eksik bilgilendirilmiş olması kendisini sorumluluktan kurtarmaz. Yönetim kurulu üyesi sadece bildiği değil bilgi edinmesi gereken hususlar dolayısıyla da sorumludur. (12)

Bu bağlamda, yönetim kurulu üyesi tarafından böyle bir talepte bulunulmasıyla üçüncü kişinin nasıl bir yarar sağlayacağının belirlenmesi gerekmektedir. Hakimiyet şirketi raporunun içerdiği finansal ve malvarlığıyla ilgili durumlar ile üç aylık hesap sonuçlarının üçüncü kişilere bildirilmesi halinde halka açık ve borsaya kayıtlı şirketlerin hisse senetleri üzerinde manipülasyon yapılabileceği ortadadır. Bunun yanı sıra, söz konusu bilgilerin sadakat yükümüne aykırı şekilde rakip şirketlerle paylaşılması halinde rakiplerce haksız rekabet üstünlüğü sağlanması da mümkündür.

Fakat bu noktada, yönetim kurulu üyesi tarafından 199. Maddenin 4. Fıkrasıyla tanınan hakka istinaden gerçekleştirilen talebin ve talep sonucunda oluşan raporun üçüncü kişilerin yararına nasıl kullanıldığının tespiti oldukça zordur. Öyle ki yönetim kurulu üyesi tarafından söz konusu bilgilerin üçüncü kişilere ne zaman, nerede ve ne şekilde iletildiğinin bilinmesi gerekmekte olup ilgili üye tarafından gerçekleştirilen hukuka aykırılığın maddi vakıaya dayanması nedeniyle ispatı hususunda problem yaşanacağı açıktır.

Bununla birlikte hükümde söz konusu eylemin bir üçüncü kişi yararına yapılması gerektiği belirtilmiş olup bu hususta bir kastın olması gerektiği anlaşılmaktadır. Yönetim kurulu üyeleri tarafından gerekli özenin gösterilmemesi ancak kastın olmaması halinde genel hükümler kapsamında TTK 369 uyarınca sorumlu olacağının kabulü gerekmektedir. Bununla birlikte, söz konusu sorumluluğun doğması için üçüncü kişi yönünden yararın gerçekleşmiş olmasının yönetim kurulu üyesinin sorumluluğunun doğması için yeterli olup olmaması hükümden anlaşılamamaktadır. Ancak ilgili düzenlemede yönetim kurulu üyesinin söz konusu davranışın “sonuçlarından sorumlu olacağı” belirtilmiş olup bu kapsamda TTK 553. Madde amir hükmünde belirlenen zarar kavramına atıf yapıldığının ve şirketin zarara uğramış olması gerektiğinin kabulü uygun olacaktır.


Sonuç

Mehaz Alman Paylı Ortaklıklar Kanunu’ndan esinlenerek getirilen bağlı ve hakim şirketlerin raporları başlıklı 199. Madde, mehaz kanundan ayrılarak bağlılık raporunun yanı sıra hakimiyet raporunu da hüküm altına alarak yukarıda da belirtildiği üzere her bir hakim şirket yönetim kurulu üyesine ilgili raporu talep hakkı vermiştir. Keza konu ve mahiyet itibariyle söz konusu iki rapor birbirinden ayrıştırılmışsa da raporlarla ulaşılması planlanan amaç aynı; söz konusu raporlara bağlanan sonuç benzerdir.

Bu kapsamda, her ne kadar TBMM Yasama Alt Komisyonu ve Nilsson tarafından bağlılık raporunda, salt alınan önlemler, uğranılan zararlar ile şirket yararına yapılan hukuki ilişkilerle sınırlı şekilde rapor hazırlanması gerektiği belirtilmişse de Hakim şirketin yönetim kurulunun her üç ayda hazırlatacağı hakimiyet raporu ile hakimiyet raporunun mahiyeti dikkate alındığında söz konusu yoruma gerek bağlılık gerekse de hakimiyet raporu mefhumları doğrultusunda katılmak mümkün değildir.

Bunun yanı sıra, ilgili düzenlemede her ne kadar yasa koyucu tarafından bağlı şirketin ilgili hakimiyet raporu doğrultusunda reddetme hakkının olup olmadığı ve bunun istisnaları regüle edilmişse de söz konusu bilgilerin talep edilmesi halinde zımni ret sürecine ilişkin olarak tahdidi bir düzenleme getirilmemiş; keza bahsi geçen bilgileri toplayan hakim şirket yönetim kurulu başkanının ne kadar süre içerisinde hakimiyet raporunu hakim şirket yönetim kuruluna sunması gerektiği de belirtilmemiştir.

Ayrıca hakimiyet raporunun üçüncü kişilerin yararına istenmiş olması halinde talep eden hakim şirket yönetim kurulu üyesinin sorumlu olacağı düzenlenmişse de ilgili maddede bahsi geçen davranışın müeyyidesi düzenlenmemiş; ilgili yarardan kastın ne olduğu tam olarak ortaya konmamış ve yararlanmanın ispatı hususunda yakın ispat kavramına da değinilmemiştir.

En nihayetinde, söz konusu hakimiyet raporuna dair belirsizlikler nedeniyle hakimiyet raporunun uygulama tarafından pek benimsenmediği fark edilmiş; maddenin yeniden düzenlenerek bağlılık raporuyla farklılıkları ve benzerlikleri hususlarının daha açık bir şekilde ortaya konması gerektiği anlaşılmıştır.


(1) Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklarının Yeni Hukuku: Anonim ve Limited Ortaklıklar, Tek Kişi Ortaklığı, Ortaklıklar Topluluğu, Birleşme, Bölünme ve Tür Değiştirme, İstanbul, Vedat Kitapçılık,B:3 2015, s.643

(2) Abuzer Kendigelen, Yeni Türk Ticaret Kanunu: Değişiklikler,Yenilikler ve İlk Tespitler,İstanbul XII Levha, 2011, s. 152

(3) Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklarının Yeni Hukuku: Anonim ve Limited Ortaklıklar, Tek Kişi Ortaklığı, Ortaklıklar Topluluğu, Birleşme, Bölünme ve Tür Değiştirme, İstanbul, Vedat Kitapçılık,B:3 2015, s.640

(4) Asuman Yılmaz, “Türk Ticaret Kanunu’na Göre Bağlı Şirket Yönetim Kurulunun Bağlılık Raporu ve Bağlılık Raporunun Denetimi”, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, Haziran 2015 Cilt: 31, Sayı:2, s.107

(5) Gül Okutan Nilsson, Türk Ticaret Kanunu Tasarısına Göre Şirketler Topluluğu Hukuku, 1. Baskı, İstanbul: On İki Levha Yayıncılık, 2009, s.532

(6) Nilsson, a.g.e., s.533

(7) Soner Altaş,Türk Ticaret Kanuna Göre Anonim Şirketler:Açıklamalı-İçtihatlı-Örnekli,Ankara, Seçkin, B:8,2017, s, 1056

(8) Ali Ergin Çelebi, “Şirketler Topluluğunda Hakim Şirket Pay Sahiplerinin Bağlı Şirketler Hakkında Bilgi Alma Hakkı”, Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018/2, s. 521

(9) Nilsson, a.g.e., s.533s. 532

(10) Yılmaz, a.g.e. s.111

(11) Nilsson, a.g.e. ,s.535

(12) Necla Akdağ Güney,6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim Şirket Yönetim Kurulu, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, 120-121


Comments


©2021 ACT Partners / Arslan Çelikyay & Türk Avukatlık Ortaklığı.

Tüm hakları saklıdır.

  • Beyaz LinkedIn Simge
bottom of page